Nefis mertebeleri kişide bulunan 7 nefis halidir. Letaifler ise kişide bulunan manevi enerji noktalarıdır, mana noktalarıdır. 7 vadi ise kişinin geçmesi gereken 7 alandır.
Bugün dünyada insanı sadece tek taraflı değil tüm boyutlarıyla tanımak ve insana “kendini” tanıtmak isteyen pek çok psikolog, psikiyatrist ve düşünür tasavvufun insana yönelik irfanından faydalanma yoluna gitmiştir.
En güzeli ile yaratılan insanın bir gayesi ya da gayeleri vardır. Bu gayeyi yerine getirebilmesi için nefsini (kendini) tanıması ve terbiye etmesi gerekir. Çünkü “Biz insanı en güzel biçimde (ahsen-i takvim üzere) yarattık.” (Tîn 4) şeklinde anlatılan insanın, nefsin kötü ve hatalı isteklerine uydukça “Sonra da onu aşağıların en aşağısına döndürdük.” (Tîn 5) ayet-i kerimesindeki aşağı derecelere düşmesi kaçınılmazdır.
Tasavvufi yaklaşımlarda şer, günah ve hatalara sebep olan kötü huy ve isteklerin tamamı nefis olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda, şeytanın insanlara olan vesvesesini de nefis aracılığı ile olur.
Nefis yolları bilindikçe ve onlara dikkat edildikçe insan huzur bulmaya başlar. Bu 7 nefis yolunda ilerleme seyrü süluk yoluyla olmaktadır.
Tasavvufta seyr-ü sülûk anlayışı aslında yaşamın kendisidir. Hayat bir “erme yolculuğudur.” Her insan esfel-i safilin ve ahsen-i takvim arasında gider gelir. Tasavvuf bu gidişatı insanın lehine yönlendirmek ister.
Seyr-ü sülûkta kişinin yaşamı bedeni ihtiyaçlarından sosyal ihtiyaçlarına kadar yeniden inşa edilir. Kişinin çeşitli yetileri eğitilir ve geliştirilir. Nefis Mertebeleri
Seyr-ü sülûk; insanın belirli zihinsel ve ruhsal uygulamalarla kendi özüne dönerek hakikate ulaşma çabasıdır. Bu uygulamalar psiko-sosyal-ruhsal metotlardır. Bunlara tasavvuf pratikleri de denir. Tasavvuf, pratikleri olmadığı sürece sözde kalır. Bu pratiklerin hedefi benliğin negatif kişilik özelliklerini değiştirmek, kalbini açmak ve içindeki derin irfanla temas kurarak derinleşmek, gerçeklere ulaşmak.
Nefsin her mertebesi derece derece yükselerek kemal bulur. Kemalâtın esası nefsin kötü sıfatların giderilip, yerine güzel sıfatların ikame edilmesidir. İnsan en çok kendi nefsine karşı savunmasızdır. Bu sebeple kendini tanımalıdır.
Nefsin yedi mertebesini iç içe geçmiş halkalara benzetebiliriz. Her bir halkanın içinde başka bir halka bulunmaktadır. Böyle iç içe yerleştirilmiş yedi halka vardır. Seyr u sülûk esnasında nefs sırayla bir önceki mertebeden diğerine geçebilmekte; önceki mertebedeki kötü sıfatlarından arınabilmektedir. Kişi bu mertebelerin özelliklerini öğrendiğinde kendi halini az çok anlayabilir.
Nefsin mertebelerini yedi şehre de benzetebiliriz. Her birinde farklı bilgi ve idrak seviyesi olan bu şehirlerin kapıları sırayla birbirine açılmaktadır. Bu süreçte perdeleri açıldıkça kalp nurlanır, letafet kazanır. Ruh güçlenir. Karakter yeniden oluşur. Enerji alanınız değişir.
Letaiflerin bilinmesi, onların açık ve temiz olması kişinin ilahi enerji alanında kalmasını sağlar.
Nefsin yedi mertebesi şunlardır: Nefs-i emmâre (kötülüğü emreden nefs), Nefs-i levvâme (kendini kınayan nefs), Nefs-i mülhime (ilhama mazhar olan nefs), Nefs-i mutmainne (itminan bulmuş nefs), Nefs-i râdiye (razı olmuş nefs), Nefs-i mardiye (razı olunmuş nefs), Nefs-i kâmile (kemale ermiş nefs).
Mertebeleri bilip ve ilerleyen insan maddi ve manevi her alanda yükselir, huzurlu mutlu ve başarılı olur. Güçlü olur.
Ateş, Su, Hava, Toprak, Nefis, Kalp, Ruh, Sır, Hafi, Ahva olmak üzere 10 tane de letaif ve element vardır. Her biri ilahi ve manevi noktalardır. Bunlar kişinin beslendiği noktalardır. Bu noktalar kişiyi özüne, sırlarına ve manaya taşır.
Öncelikle 7 nefis boyutları işlenir. Akabinde kişide var olan ilahi enerji ve mana noktaları yani letaifler işlenir. Sonra da kişinin geçmesi gereken 7 vadi alanı işlenir.
Bu vadilerden İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileri. Diğer taraftan istek-aşk-cehalet-inançsızlık-yalnızlık-gıybet ve ben vadileri ile zıtlar birliği işlenir.
Hangimiz yanıp tükenip sonra kendi küllerimizden doğmadan büyüyebildik, hangimiz dizleri yara almadan yol alabildi hayatın içinde? İlk adımlarımızda düşerken yanı başımızda annemiz vardı belki, ya sonra! Tam her şey bitti derken nasıl yeniden ayağa kalktık, kendi yaralarımızı kendimiz sardık, kendi küllerimizden aslımıza döndük. Burada yeniden doğuş kavramının içsel boyutumuzdaki yankılarını birlikte duyalım ve geçmişteki yangınlarımızı, bizi biz yapanları anımsayalım.
Kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için; kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça, bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. İşte böyle zamanlarda bizi yere düşüren, yakıp kül eden ne varsa yenilmeden yeniden doğmak için küllerimizden her biri aslında kıymetlimiz olan acılarımızdan ders almayı öğrenmekmiş bizi büyüten. Büyüdükçe daha az yara almamızın, canımızın daha az ama daha derinden yanmasının sebebi aştığımız her vadide biz olmayı öğrenebilmemizmiş.
Bize gül bahçesi vadeden nice sahte vadiden geçtik zaman içinde ve durup dinlenmek istediğimiz her vadide biraz daha yara aldık, yandık kül olduk. Zamanla öğrendik ki her yenilgi yeni bir zafer içinmiş ve her yok oluş bizi aslımıza erdirmek için tüketmiş.
Şimdi geride bıraktığımız vadilerde kalan küllerimizden doğdukça, kendimizi tanımaya başlıyoruz. Ve Kaf Dağı’nın ardında aradığımız gerçekliğin içimizde olduğunu öğrenerek kendi gerçekliğimizi doğurarak büyüyoruz.
Bu eğitimle kendi gücüne ulaş. Manaya, derinliklere yolculuk yap. Sorunlarından arın. İlahi alandan ve ilahi enerji noktalarından beslen. Maddi ve manevi anlamda her alanda güçlü ol.
Eğitim zoom üzerinden canlı işlenir.
Uluslararası onaylı ve geçerli sertifikalı eğitimdir.